İlk olarak bu fikrin nereden çıktığından bahsedeyim. Sonrasında da seyahat öncesi hazırlıklarımızı, seyahatte neler yiyip içtiğimizi, ne kadar para harcadığımızı kalem kalem anlatacağım.
Müco, Yakup ve ben İstanbul’da bir kafede otururken ortaya çıktı bu plan. Aslında dürüst olmak gerekirse onların planına ben “Ben de geliyorum!” diyerek dahil oldum. O kadar ki, ikisi de benim gerçekten geleceğime pek ihtimal vermemiş. Meğer bilet parasını ödeyene kadar “Sözde kalır” diye düşünmüşler. (Tabii bunu bana sonradan söylediler!) Yani her şey yaklaşık iki ayda şekillendi.
İlk iş olarak bir Telegram grubu kurduk, ardından ülkeleri belirledik. Google Drive’da dosyalar açtık, ülkelere giriş için gereken evrakları araştırdık. Hatta ben işi biraz abartıp, başkentlerdeki Türk konsolosluklarının adreslerini bile Drive’a kaydettim. Şimdi dönüp bakınca hem bu titizliğime hem de planlarıma çok gülüyorum.
Ama itiraf etmeliyim: Bu tatilde beni en çok zorlayan şey plansız olmamızdı. Benim için plansız yola çıkmak, ayakkabısız dağa tırmanmak gibi bir şey. Bir kabin boy valiz, sırtımda bilgisayar ve ne kadar kalacağımız belli olmadan çıktık yola. Ben macera diye buna derim. Hafta içleri online çalışacak, resmi tatillerde ve hafta sonlarında gezecektim.
Nitekim tam da öyle oldu…

Dünyanın bir ucu olduğunu haritada idrak ettim...
Neyse biraz bilgilendirme yapalım.
Bangkok (Tayland) için Gerekli Belgeler
Ulaşım
İstanbul – Bangkok arasında direkt uçuş bileti aldık. 9 saatlik yolculuk… Thai Airways’in kendi sitesinden aldım ve 395 USD ödedim. Uçağın yemekleri baya iyiydi arada...
İnternet
Yola çıkmadan önce eSIM işini hallettim. Yapay zekâ ile araştırarak bulduğum Airalo uygulamasından Asya paketi satın aldım. Oldukça pratik oldu.
Konaklama
Bangkok merkeze bir tık uzakta ama metroya yürüme mesafesinde bir ev bulduk. Eve toplam 9 gün konaklama için 2 daireydi, 9414 TL verdik. Ben merkezi olsun istemiştim, bu ev pek içime sinmemişti, gezeceğimiz yerlere metro ile 40 dk gösteriyordu. Sonra Yakup "hemen alalım evi" dedirten bir laf söyledi bana; "Ünzile evinden şimdi çıksan kaç dkya Kadiköy'de olursun, 40 dk aynı şey." Çok haklıydı, evi 2 gün kala falan aldık, konum konusunda da hiç sorun yaşamadık.

9 saat uçak yolculuğu nasıl geçer?
Sabaha karşı, cehennem gibi bir sıcağın içine indik… Bangkok Suvarnabhumi Havalimanı’nda klima sayesinde rahattık ama dışarı bir çıktık ki, bunaltıcı bir hava hemen yüzümüze çarptı. İyi ki eSIM almışım, çünkü orada hat alma işine girmek ya da 9 saatlik yolculuk sonunda sıra beklemek hiç çekilir değildi.
İlk iş biraz döviz bozdurduk. Sonra taksicilerle pazarlık etmeye kalktık. Şoför amca pek İngilizce bilmiyordu; telefonun hesap makinesinden 900 baht yazdı. Ben hemen Grab uygulamasını açtım. Uygulamanın yolcu alma noktasını havalimanı çıkışında çok net görebiliyorsunuz. Biraz bekledik ama sonuç mükemmeldi: Sadece 353 baht ödeyerek, 1 saati aşan yolculuğun ardından eve vardık. Grab gerçekten hayat kurtaran bir uygulama; sayfalarca övebilirim. Bangkok’a gidecek herkese tavsiyem: Gitmeden mutlaka indirin. 🚖
Kaldığımız daire sokak arası bir apartman gibiydi, penceresiz ama havalandırmalı. Kısa süreli konaklamalar için ekonomik bir tercih ama bizim gibi 9 gün kalacaksanız biraz zorlayıcı olabiliyor. Sonlara doğru gün yüzü görememekten şikâyet etmeye başladım. Neyse, kısacası idare ettik.
Aşağıda airbnb linkini bırakıyorum.
https://www.airbnb.com/l/Y6HZHLQP
Sabah 8–9 gibi eve girdik, yorgunluktan bayıldım ve öğleden sonra 2’ye kadar uyudum. Uyandıktan sonra ilk planımız, Chinatown turu oldu. Hafif yağmur vardı (fotoğrafta da görebilirsiniz) ama yeni bir ülke görmenin heyecanı öyle yoğundu ki şikâyet edecek halim yoktu.
İlk günümüz böyle geçti: Mahalleyi gezdik, sokak yemeklerini tattık, 7-Eleven keşfettik, Chang bira içtik (açık ara içtiğim en iyi biralardan biri!). Chinatown gerçekten çok güzeldi. Özellikle koleksiyonluk animelerin sergilendiği sokak beni büyüledi; üç beş tur atıp durdum. Günün sonunda metroya binip eve döndük.

Çin Mahallesi...
Sabah üç kafadar olarak günümüze başlamadan önce, tapınak gezilerine geçmeden hafta sonu pazarlarını görmek istedik. İlk durağımız Chatuchak Weekend Market oldu. Burası Bangkok’un en popüler pazarlarından biri; rengarenk stantlar, çeşit çeşit hediyelikler ve canlı atmosferiyle oldukça keyifliydi. Buradan birkaç küçük hediyelik de aldık.
Ardından yolumuz, Bangkok’un en büyük ve en lüks alışveriş merkezi olan IconSiam’a düştü. Açıkçası lüks kısmı çok ilgimizi çekmedi ama burada bizi çok cezbeden bir şey oldu: Michelin yıldızlı bir tatlı. Girişteki stantlardan aldığımız bu tatlı gerçekten harikaydı; “boşuna yıldız almamış” dedirten bir lezzetti. İlk defa burada taze hindistan cevizi suyu da denedik, o da ayrı bir deneyimdi. Yemek için yine AVM içindeki Sancheck Thailand isimli bir restorana gittik. Mekânın ambiyansı güzeldi ve yemekleri de gayet lezzetliydi.
Alışveriş merkezi sonrası vapurla karşıya geçtik. Şehri sudan izlemek, gökdelenler ve tapınakların siluetini bir arada görmek inanılmaz keyifliydi. Günün devamında flower market (çiçek pazarı)’na uğradık; bin bir çeşit çiçekle dolu bu pazar hem kokusu hem renkleriyle büyüleyiciydi.
Akşam olduğunda metroya binip eve döndük. Bangkok’ta geçen bu dolu dolu gün, bize şehrin hem modern hem de geleneksel yüzünü yaşatmış oldu. Sırasıyla tüm fotoğrafları yukarıda verdim...

IconSiam Karşısı
Sabah kapılarına dayandım arkadaşlarımın fakat gece bilgisayarda olduklarını öğleye kadar uyuyacaklarını söylediler. Benim öyle bir lüksüm yok, 2 güne çalışmaya başlayacaktım o yüzden kendi başıma çıktım yola, elbet uyanıp olduğum yere gelirler diye düşündüm. İlk durağım Talat Noi Street oldu. Burası öyle bir yer ki her duvar ve sokak başı bir sanat eseri, sanki sokak değil müze geziyorum tek farkı dokunabiliyorum...
Harika fotoğraflar çekip gezdikten sonra bir kafede kahve içtim ismi de Sunset Coffee Roaster. Zaten yol üzerinde olduğundan dinlenmiş de oldum dönüş yolunda... Tek başıma sokakları gezmek biraz garip hissettirdi, yani arkadaşlarımla gezmekten aşırı keyif alıyorum ama tek başına gezmenin de biraz buruk ama tatlı bir tarafı var. Sonra arkadaşlarımla buluştuk metroda yeni rotaya doğru ilerledik.
Wat Arun tapınağına giriş yaptık. Giriş için kişi başı 200 BAHT verdik. Tapınak için biraz kapalı giyinmeniz gerekiyor, halihazırda bir ibadet yeri ona dikkat etmelisiniz. Ama mutlaka buraya gelmenizi öneririm. Yani çok devasa bir yapı ve porselenler harika... Gün doğumunda ve batımında porselenler parlıyormuş, biz onu göremedik pek ama bence bu hali de çok görülmeye değerdi. Biz başka tapınak gezmedik yeterli diye düşündük. Yatan buda tapınağı ile Grand palace buraya yakın günü buraları gezmeye devam ederek de geçirebilirsiniz. Tapınak yakınlarında bir yerde Pad Thai denedik, çok kötüydü bence es geçmeniz hayatınızın iyi kararlarından biri olur.
Sonra grab ile Ropkrung Canal diye bir yere geldik, burası da sokak aralarında hediyelik eşya da alabileceğiniz büyük pasaj tarzı kanal kenarı bir yer diyebilirim. Fena değildi buradan da bir şeyler aldık.
Günün bence açık ara en iyi yeri teras bardı. Bangkok'ta bilinenlerin çoğu rezervasyon ile gidebileceğiniz yerler ama bizim ekip ne kapıda beklemeyi ne de rezervasyonu sever. Zoom Sky Bar adlı mekana kapıdan direkt girdik. Manzara ve kokteyller şahaneydi. Yani burayı da mutlaka öneririm. Gece sonu ardından eve yine grab ile geçtik.

Wat Arun
Hepimiz çok yorulmuştuk, o yüzden bugünü dinlenerek geçirme kararı verdik. Bir gezi planı, keşif planı yapmadık yani. Fakat ben internetten bir Muay Thai Turnuvası buldum. Bulurum arkadaşlar bu konuda iyiyimdir. Tayland şekillenince zaten aklımda muay thai maçı izlemek veya kısa bir ders almak planı vardı. Ders almak açıkcası korkuttu, "kırarım bir taraflarımı elin memleketinde, uğraşırız" dedim, gitmedim ama turnava izlemek zararsız...
Arkadaşlarım gelmek istemedi, hatta "ne işin var orada" bile dediler. Peki ben dinler miyim asla! Hemen internetten 1500 BAHT vererek satın aldım bileti. Bence bilete baya para verdim, değdi mi peki? Şöyle ki Tayland'da o para çok paraydı ama şimdi bence normal bir para( Türkiye'den yazıyorum). Yine de evet değdi ya ortam çok iyiydi. Bir daha sanki nerde ne zaman gidebileceğim?
Neyse metro ile Rajadamnern Stadyumuna vardım. İçeride devasa bir ambiyans vardı.
Burada Muay Thai kültürü geniş kitlelerce takip ediliyor mesela yolda yürürken bir adam gördüm, sokağın kenarına oturmuş, telefonundan muay thai maçı izliyordu. Bizim futbol fanatizmi gibi burada da muay thai...Bense sanki fanatik edasıyla stadda yerimi aldım...
Yani bence eğlenceli benim merağım vardır dövüş sanatlarına severim, ilgilenenler mutlaka buraya da şans vermeli bence...
Kalan 4 gün (20-23 Mayıs) ben online çalıştım, aradaki saat farkı +4 saat olduğu için mesaim 13.00 gibi başladı akşam 22.00 gibi bitti. Tahmin edersiniz ki bu çalışma saatlerinde pek gezemedim. Hatta işe başlarken hep 7eleven'dan tost falan yiyordum o bile bıktırdı beni. Oysa gitmeden önce çok havalı ve güzel bir şeydi sanki orada tost yemek, hazır ısıtılmış yemekler yemek.. İşin aslı pek öyle değil, sıkılıyorsunuz yani zamanla...

Stadyum
Yağmurlu bir günde hava limanına gitmek için öğlen graba bindik. Son gün o kadar yağmur yağıyordu ki dualarımla dönüyordu arabanın tekerlekleri...
Bangkok aslında bizim aktarma noktamızdı, başta plan öyleydi yani, Bali'ye geçmek için direkt Bangok uçuşu yapar, birkaç gün gezer oradan Bali yaparız diyorduk. Ama ben hafta içi çalıştığımdan yer değiştirmeyi cumartesi yapalım dedim. Bu sefer de Bangkok'ta çok uzun kalmış olduk. Burada planlama hatası tamamen benden kaynaklandı aslında neyse ki arkadaşlarım çok sevdiler şehri de bir şey demediler :)
Şehirle ilgili ben aynı şeyi söyleyemem. Tamam yemekler ucuz, konaklama ucuz, ulaşım güzel ama kokusu... Şehir çok kötü kokuyor bir sokak iki sokak değil tüm şehir kokuyor yani... Yemek kokuları birbirine girmiş birkaç yerde midem bulanarak ilerledim.
Yine de açık ara en iyi çin mahallesine sahip olan yer Bangkok'tu... Bir daha yolum düşer mi buraya bilmem
Chiang Mai'ye giderim, Pattaya'ya giderim... Tayland'ın diğer şehirlerini gezerim... Yani belki bir gün... Hatta seneye kim bilir?

Sokak
Aşağıda tüm harcamaları kalem kalem hesapladım.
Ortak harcamaları arkadaşlarımla kolay takip edebilmek için bir Drive dosyasında Excel tablosu oluşturduk. Kim ne ödedi, hangi masraf kime ait gibi tüm detayları buraya işledik. Tatilin sonunda da tablo üzerinden herkesin ödemelerini görüp, kim kime ne kadar borçlu net bir şekilde ortaya çıkardık.
Biz exceli TL tuttuk ama ben her şeyi USD cinsinden yazacağım...
Harcama Raporu (USD cinsinden)
Toplam: 617.93 USD
Alışverişimle maksimum 200 USD daha harcamış olsam ortalama 800 USD diyebiliriz.
Bitirirken, pişman olduğum 2 şey vardı, birincisi thai masajına gidemedim, ikincisi Damnoen Saduak tren pazarına gidemedim. Bir dahaki sefere artık...

Para duası
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.