24 Mayıs Cumartesi Bangkok'tan Denpasar' 18.45 kalkış gösteren uçağımız 25 Mayıs Pazar 01.45 kalkış gösterince uygulamada pek tabii çıldırdık. Uçuş Denpasar Havalimanına ve yaklaşık 4 buçuk saat sürecekti. Ben valizlerin başında beklerken arkadaşlarım yer hostesi ile görüşmeye gittiler. Sonuç başarılı, lounge erişimi ve bilet iadesi almışlar, bir form doldurduk Airasia (hava yolu firması) uygulamasına birkaç gün sonra para puan atmışlar. Lounge iyiydi ve rahat koltuklarda sohbet ede ede zamanı erittik. Her şey ücretsiz, yemekler, içkiler, çaylar... Öyle bir ortam oldu ki herkes birbirini sarhoş olmaması konusunda uyarıyor. Ben zaten karıştırmam hiç, içtim biramı, şikayetlerimi sonlandırıp baktım keyfime...
7 saat rötar yapan uçak ve lounge deneyimi
Bilgilendirmelerle devam edelim..
Bali (Endonezya) için Gerekli Belgeler
Ulaşım
Bangkok - Denpasar uçak bileti 4416 TL tuttu. Yolculuk 4.5 saat sürdü ve asla konforlu değildi. Asyada konfor lüks arkadaşlar ben onu çok iyi anladım...
Airasia ile uçtuk bileti mytrip uygulamasından aldık.
Konaklama
Bali'de konaklamayı 2'ye ayırdık, 7 gün Ubud'da 5 gün de Denpasar'da kaldık.
Sırasıyla Airbnb listesini aşağıda yaptım. İlk ev 4 kişi toplam 8 gece 248 EUR tuttu. Birimiz ödedik ortak giderlere yazdık. Diğeri homestay tarzı herkesin kendi odasının olduğu bungalow mekanıydı. Oraya da herkes kendi rezervasyonunu kendisi yaptı, 5 gün için ben 2567 TL ödedim. Havuzlu falan burası baya güzeldi, tavsiye ederim.

Ubud
Bali Denpasar havaalanına sabaha karşı indik, küçük ve geleneksel bir havalanıydı. Çıkışta grab yeleği giyen tipler güya size yardımcı olmak adına uygulamadan pahalı olan aracı seçtirmek istiyorlar, ona dikkat edin. Biz yardım istemediğimizi biraz sert bir dille söylemek zorunda kaldık. Grab ile Ubud'a 1.5 saate yakın yolculuk yaptık ve toplam 527.900 IDR verdik. Tayland'da para birimini çevirmesi çok kolaydı, 1 Baht ~1 TL olarak kafadan denkliyorduk lakin bu ülkede çok zorlandım çevirirken, sürekli telefonun hesap makinesi açık gezdim.
Burada gezimize bir arkadaşımız daha dahil oldu. Carinne... O bizi evde bekliyordu.
Ben asıl şoku evi girince yaşadım tabi. Anlatıyorum evde herkesin odası ve içerisinde banyosu vardı, mutfak ve salon ortak alan olarak kullanıldı. Yine de cidden ev temiz değildi, odamdaki banyoya bi girdim, pencere yapmamışlar, tamamen kapalı değil tam tersi pencere yerleri açık, ama pencere yok, neymiş "doğal duş"muş. Hemen arkadaşlarıma dedim "gidelim bu evden" dediler "bir şey olmaz".
Kertenkele, yılan, sivrisinek, hırsız her şey girebilir... Hırsızın girebileceği o zaman aklıma gelmemişti şimdi şimdi dank ediyor. Tabi doğal duş falan yer miyim ben? Yemem! Akşama doğru büyük bir markete gittik, koli bandı ve çöp poşeti aldım tüm banyoların pencerelerini çöp poşeti ile kapattım...
Bugün sadece merkezdeki Ubud Palace'ı gezdik. Bir de yakınlarındaki güzel bir restoranda hamburger yedim. Hediyelik eşya satan yerlerden ufak tefek şeyler aldım. Günü böyle tamamladık.
Asya kısacası, hayatta kal ve başının çaresine bak moduyla geçti. Bu kadarını tahmin etmiyordum, zordu ama kendimi ve sınırlarımı da tanımama yardım etti geçen günler...
Evin linkini yukarıda verdim çok ekonomikti tabi ki ama tavsiye etmem... Gitmeyin...

Ubud
Hafta içi bir yerleri gezmem için sabah erken uyanmam gerekti, mesai başlagıcım Bali saati ile 14.00. Sabah erkenden şelale görmeye geldik. Malum burası şelaleleri ve pirinç tarlaları ile meşhur... Tegenungan Waterfall bol yeşil manzarası ile bizi büyüledi. Yukarıda kafeler yapmışlar hem hindistan cevizi suyunuzu içip hem de bu manzaranın keyfini sürebilirsiniz. Şelaleye giriş kişi başı 30.000 IDR. Diğer şelaleleri bilmem zaten Bali'de başka şelaleye gitmedik ama bence burası görülmeye değer. Hem turistik, ıssız bir yer değil yani hem de manzarası güzel. Şelale için grab taksi ile seyahat ettik 150.000 IDR tuttu toplam gidiş-dönüş.
Eve 13.00 gibi döndük, herkes dinlenmeye koyulurken ben sırtladım bilgisayarımı yakındaki kafeye geldim mesai başlangıcı için... Kafe güzeldi, bir butik otelin kafesi, çalışmaya uygun, pek kimseler yok, atıştırmalıkları iyi...

Tegenungan Waterfall
Yine sabah erkenden kalktık ve Umaceking prinç tarlasına doğru yola koyulduk. Trafik burada gerçekten çok kötü, tek şerit yol, motorlular her yerden çıkıyor ve çok dikkatsizler... Biz araba ile yani grab ile gittik 3 kişi ve yol 1 buçuk saat kadar sürdü trafik sebebiyle... Burada motor kullanmayı düşünürseniz çok dikkatli olmanız gerekir, siz ne kadar usta olsanız da etraf acemilerle dolu.
Pirinç tarlasına gelecek olursak, yeşile doyduğumuz bir gün oldu. Ama her yerde fotoğraf çekilmek için yer ayarlamışlar, kuş yuvasına benzer yerler yapmışlar(sağdaki fotoğraf dalge geçme amaçlıdır), elbiseler kiralatıp salıncaktan sallanırken fotoğraf çekiyorlar falan biraz garip bir ortam vardı. Ben de işte pirinç tarlasında bacağımı yılan falan ısırmasın diye uzun pantolon giydim. Yılan mı gelir bu ortama?
Turistik bir pirinç tarlasını ilk kez görmüş olduk. Başka tarlalara da gitmedik zaten...

Tegenungan Waterfall
28 Mayıs Mayıs Çarşamba günü sabah uyudum, öğlen mesai için ise bir restoran bulduk, daha doğrusu Carinne buldu restoranı, ona da fransız bir arkadaşı önermiş... "Gidelim mi Ünzile" diye bana sorunca "tabi ki" diyerek yola koyulduk. Tamamen çevreci bir restoran, yenilenebilir enerji kullanıyorlar ve ürünlerini halk pazarından alıyorlar. Yemekleri de şahaneydi, ortam da şahaneydi, kokteyleri de şahaneydi, fiyatları da şahaneydi. Resoranın ismi Mana Earthly Paradise. Kesinlikle yolum bir daha buraya düşerse tekrar gideceğim bir yer. Sizi temin ederim ben bu lafı her mekan için söylemem.
29 Mayıs Perşembe günü evin yanındaki kafede çalıştım ve bali masajına gidebileceğim yerleri araştırdım.
30 Mayıs Cuma sabahı konakladığımız eve 10 dk yürüme mesafesinde bir otelde kendime bali masajı ısmarladım. Otelin ismi Svaha Spa Teges. Ben masajdan aşırı memnun kaldım ama ilk masaj deneyimimdi kıyaslama yapamadım. Ama söz Türkiye'de bali masajına gittiğimde bu yazıyı güncelleyeceğim. Neyse ücret olarak 720.000 IDR verdim. Daha ucuza yerler de elbet vardı ama güvenemedim.
Masaj sonrası atladım graba bu defa da çalışmak için bir havuz bar buldum. Adidarma Pool Bar ve baya iyiydi ortam, hem nezih hem de fiyatlar çok uygun... Tabi kokteyleri de çok güzel...

Adidarma Pool Bar
Cuma gecesi saat 3 gibi Batur Dağına tırmanmak ve trekking amacıyla bir minibüse bindik. Yakup gelmedi, "deli misiniz?" dedi, "Ünzile sen neyine güveniyorsun 4 saat yürüyebilir misin?" dedi. Beni tanıyormuş canım arkadaşım ama ben kendimi pek tanıyamamışım. Biz üniversitede de amatör olarak trekking yapıyorduk ama dur dinlen ilerlerdik. Biraz galiba ona güvendim.
Minibüsten inince baktık ki pekçok insan çeşitli gruplarla yürüyüşe hazırlanıyor. Saat gecenin 4'ü, başımıza lambaları taktık başladık yürümeye... Yürü, yürü yürü... Ben tabi 20. dakikada kontak kapattım. Grup rehberine çok yorulduğumu söyledim. Rehber kadın, 45 yaşlarında var belki 50 yaşında. Bana kınayan gözlerle bakıp, "taksiye binmek ister misin?"dedi. İlk baş dalga geçiyor benimle sandım. Meğer, yanımızdan da motorsikletler geçiyor, onlar taksiymiş, tırmanma yerine kadar götürüyorlarmış parasıyla... "Tamam" dedim "veririz neyse parası...". Motorsiklet önce asfaltımsı yoldan gitti, 10 dk kadar sonra bir girdi ormana ama nasıl ilerliyor, hem hızlı hem profesyonel hem de böyle ağaç kökleri dışarı çıkmış onların üzerinden atlaya atlaya... Motorsikleti kullanan da kadın meğer onlar çok profesyonellermiş kendim deneyiymle de anladım zaten öldürmediler beni... Ben arkada kadına sarılıyorum, bildiğim tüm duaları ediyorum arada birkaç şeye tövbe bile ettim... Neyse bıraktı beni tırmanış yerinin başlangıcında. Baktım ki 3 kız daha bekliyor, benim gibi motorsikletle gelmiş onlar da, bir tane rehber bizi yukarı çıkardı. Önce geliyor birimizin elini tutarak bir yere kadar götürüyor, sonra diğerini... Yol engebeli, dik ve tehlikeli... Fıkra başlangıcı gibi ama bir Çinli, bir Cezayirli bir Türk birbirimizin elini tuta tuta yukarı tırmandık. Yukarıdaki manzara o kadar güzeldi ki, bulut denizini gördük. Yukarıda fotoğraflar ekledim.
İşin en güzel tarafı zirvede bir baraka yapmışlar ve orada çay kahve satıyorlar. Hem de baya baya siyah çay... Çayı buldum ya altın bulmuş kadar sevindim. Çay eşliğinde manzaranın tadını çıkardım, kesinlikle bali adasının en güzel olayı bu tırmanıştı. Bilseydim böyle zor olduğunu kendimi bu duruma sokmazdım ama aşırı keyif aldım yine de iyi ki bunu denemişim. Gidiş dönüş taksi parasına 1500 TL falan vermişimdir helal olsun ama değdi be!

Batur Yanardağı
1 Haziran Pazar Ubud'daki evden çıktık, grab ile Denpasar'a geçtik. Burada otelin havuzlu olması ve sakin olması çok güzeldi. Sabahları birkaç saat yüzdüm ve öğlen işe başladım. Bazen de sabah, yakınlardaki AVM'yi gezdik. Living World Denpasar diye bir AVM... Güzel ve büyüktü, mağazaların Türkiye'deki fiyatlarını falan karşılaştırdık Yakup ile... Otelde noodle ile ya da marketten tost ile öğünleri atladım. Arkadaşlarımın günü boş olduğu için onlar okyanus kenarına ve diğer adalara gitmişler. Ben bayram zamanı, bayram tatilini yolda geçireceğimizi bildiğim için bunu fırsat olarak görüp bol bol dinlendim.
Yeni rotamız, Jawa Adası keşfi... Önce yataklı otobüs ile Surabaya'ya geçmek, oradan Yogyakarta'ya trenle oradan da Jakarta'da yeni ülke Malezya için Kuala Lumpur'a gitmek üzere uçağa binmek...
Jawa Adası maceraları, en beğendiğim şehre yolculuk ve başımıza gelenler için Jawa Adası blogunu okumanızı şidetle tavsiye ederim.

Otelin Havuzu
Aşağıda tüm harcamaları kalem kalem hesapladım.
Harcama Raporu (USD cinsinden)
Toplam: 280,97 USD
Alışverişimle maksimum 200 USD daha harcamış olsam ortalama 500 USD diyebiliriz.
Bitirirken, pişman olduğum şeyler ; okyanusa gidecek vakit bulamadım ve burada bir gece kulubü görmek isterdim.

Para duası
Web sitesi trafiğini analiz etmek ve web sitesi deneyiminizi optimize etmek amacıyla çerezler kullanıyoruz. Çerez kullanımımızı kabul ettiğinizde, verileriniz tüm diğer kullanıcı verileriyle birlikte derlenir.